Sabırlar İş Merkezi B Blok Kat:1/4 / Yomra - TRABZON
Sabırlar İş Merkezi B Blok Kat:1/4 / Yomra - TRABZON
BİR ŞEHRİN MASALI
Bir varmış bir yokmuş... Eski zaman içinde kalbur saman içinde zamanlardan bir zamanda güzel küçük bir köycük varmış. Orada az sayıda insan yaşıyormuş, insanları tarımla uğraşıyor ve güzel, küçük, sevimli evlerde oturuyorlarmış. Kendi ihtiyaçları için çalışıyorlarmış. Bu güzel köyün güzel bir deresi ve ahşaptan güzel bir köprüsü varmış, insanlar horozun sesiyle yatağından kalkar, kahvaltından sonra işlerinin başına, çalışmaya giderlermiş. Köyün bütün insanları ve de bütün çocuklar çok güzel yaşıyorlarmış. insanları birbirleriyle çok iyi geçiniyorlarmış, yardımlaşıyorlarmış. Tabiat çok güzel, hava tertemizmiş. Ağaçlar, meyveler, çiçekler o kadar güzelmiş ki. Ormanda kuşlar sürekli şarkı söylüyorlarmış. Çocuklar da hep gülüyor, oynuyor kuşlar gibi cıvıldaşıyorlarmış.
Köyde bütün yaşayanlar çok sağlıklı, neşeli ve memnunmuşlar hayatlarından. Büyükler, çocuklar, ağaçlar, çiçekler, kediler, köpekler, köprü, dere, kuşlar... Bu köycük bir cennet gibiymiş. Bütün doğa uyum içindeymiş. 0 zamanlar bu köyde elektrik yokmuş. Gaz lambası ve mumlar kullanılıyormuş.
Bu köyün insanları bazı ihtiyaçlarını karşılamak üzere Anne Köy'e giderlermiş. Anne Köy biraz uzakmış ve orada birkaç tane dükkan ve ibadethane varmış. Oradaki evler Çocuk Köy'deki evlerden daha büyük ve daha gösterişliymişler. Sokakları meydanı çok sevimliymiş. Meydanda bir çeşme ve bir de küçük kahve varmış. Anne Köy'e gidildiğinde, anne babalar çocuklarına yeni elbiseler ve şekerler alırlarmış. 0 nedenle çocuklar Anne Köy'e gitmeyi dört gözle beklerlermiş. Çocuk Köy "Ben ne zaman büyüyüp anne köy olacağınl' diye sürekli düşünür, o günün ne zaman geleceğini hayal edermiş. Fakat Anne Köy: "Dur bakalım, acele etme, nasıl olsa bir gün büyüyeceksin, ama şimdi çocukluğunu yaşamalısın" dermiş. Gel zaman git zaman... Günler çok çabuk geçiyor, Anne Köy de Çocuk Köy de devamlı büyüyorlarmış.
Çocuk Köy sürekli annesine ve annesinin büyüklüğüne imrenirmiş. Günlerden bir gün Çocuk Köy'e büyük kentten bir grup insan gelmiş. Bu insanlar orada analizler yapmışlar ve köyde önemli madenler olduğunu söylemişler. Köy sakinleri köyün büyük bir bölümünü onlara satmışlar ve orada bir fabrika kurulmuş.
Gün be gün dışarıdan insanlar gelmişler, oraya yerleşmişler ve bir çok fabrika, yüksek evler, otobanlar, dükkanlar, okullar... yapılmaya başlanmış. Tabii ki elektirk de gelmiş. Şimdi o küçük Çocuk Köy artık bir endüstri şehri, büyük şehir olmuş, insanları fabrikalarda çalışabilecekleri ve çok para kazanabilecekleri için çok sevinçliymişler. Çocuk Köy de çok sevinçliymiş ve "Sonunda başardım, artık annemden daha büyüğüm diye düşünmeye başlamış. Gün gelmiş Çocuk Köy öyle büyümüş ki Anne Köy ile birleşmişler, bir şehir oluvermişler.
Anne Köy'de de yüksek yapılar yapılmaya başlanmış. Çünkü Çocuk Köy'de artık boş alan kalmamışmış. Zaman o kadar çabuk geçiyormuş ki Çocuk Köy bir gün dönüp geriye kendine baktığında, Anne Köy'ün şehrin içinde küçük bir parça kaldığını, kendinin o kadar çok büyüdüğünü görmüş. Ama bir de dikkat etmiş ki artık insanları gülmüyor; çocuklar artık kuşlar gibi cıvıldaşmıyorlar; kuşlar şarkı söylemiyorlarmış, gürültü çok büyükmüş, insanlar artık zor nefes alıyormuş ve artık yağmur bile güzel yağmıyormuş.
Gün geçtikçie her şey kötüye gidiyormuş, her şey hasta gibiymiş, hasta insanlar ve hasta bir şehir. Çocuk Köy-Endüstri Şehri bu duruma çok üzülmüş ve düşünmeye başlamış. Sonunda annesine gitmeye, onunla konuşmaya, özür dilemeye karar vermiş. Uzun zamandan beri annesini görmemişmiş. Annesine gittiğinde, Anne Köy'ün daha da güzel olduğunu görmüş. Çünkü bilim adamları bu güzel eski köyü-şehirciği korumak, yaşatmak istemişler, çünkü artık öyle eski şehirler yokmuş. Anne Köy'ün evleri, sokakları, meydanı çok güzelmiş. Onlar, restore edilmiş, yenilenmiş, güzelleştirilmişler. Sokaklar ve meydan yaya alanları olarak kullanılıyormuş. Orada alışveriş için birçok dükkan-mağaza, restoranlar, cafeler... bulunu- yormuş ve evlerin bir bölümü otel-pansiyon olarak kullanılıyormuş.
Anne Köy'ün insanları da huzurlu ve mutluymuşlar. Orada pek çok turist varmış. Anne Köy romantik bir eski şehirmiş artık. Şimdi endüstri şehri olan eski Çocuk Köy bu duruma sevinmiş, aynı zamanda da üzülmüş. Annesiyle konuşmuş ve durumu açıklamış. Annesi ona demiş ki: "Ben sana çocukluğunu yaşamalısın demiştim. Büyüklük o kadar da güzel değil demiştim. Fakat senin aklın fikrin, gözün hep yukarılardaydı. Şimdi akıllandın, ama çok geç. Yapılacak bir şey yok. Ne yapalım, böyle yaşamaya alışacaksın." Endüstri şehri-Çocuk Köy boynu bükük eve dönmüş, bütün bir gece düşünmüş, artık böyle yaşayamam demiş ve intihar etmeye karar vermiş. Gece herkes uyurken bütün fabrikaların makinelerini çalıştırmış ve fabrikadan çıkan duman ve zararlı gazlar altında intihar etmiş. Uzun zamandan beri ve şimdi de "Eski Şehir" veya "Eski Şehircik - Kasaba" olarak adlandırılan Anne Köy çocuğunun durumuna çok üzülmüş, o kadar üzülmüş ki elektrik kontağıyla çıkardığı yangında o da intihar etmiş. Artık Çocuk Köy ve Anne Köy yanyana, kucak kucağa yatıyorlarmış. Bütün şehirler ve köyler bu olaya çok üzülmüşler, ağlamışlar ve bir toplantı yapmışlar.
Şehirlerden bir şehir demiş ki:
"Bu olay bize ders olsun ve bundan böyle gözlerimiz yüksekte olmasın." Başka bir şehir demiş ki: "Haklısın, doğru söylüyorsun. Her şeyin bir bedeli var."
Başka bir şehir de demiş ki:
"Fakat sizlere soruyorum, artık büyüyemeyecek miyiz, gelişemeyecek miyiz artık?
veya..."
Ve eski şehirlerin en yaşlısı demiş ki:
"Haklısınız. Hepiniz haklısınız. Fakat, biz bir çözüm aramalıyız ve bulmalıyız. Bizim sorumuz; 'olumsuz, zararlı gelişmeleri nasıl önleyebiliriz? ' olmalı.”
Şehirler ve köyler bu fikre katılmışlar ve bu konu üzerinde çalışmaya karar vermişler. Fakat onların bir çözüm bulduklarını veya bulabileceklerini kim bilebilir?
Bir Şehrin Masalı yla başladığım KENT ve İNSAN ana konulu yazılarımı genelde Kent ve İnsan İlişkisi, Kent ve Yaşayanları Arasındaki Diyalog /Karşılıklı ilişkileri üzerinden yaklaşarak ele alacağım.
Derginin bu köşesinde yer alacak KENT VE İNSAN yazılarım; kent-kentli-kentleşme-kentlileşme başlıklarında kentsel kimlik ve kimlik öğeleri, kentsel görünümler ve kaliteleri, kentsel politikalar/politik kent, kentsel kültür... alt konuları kapsamında değerlendirilecektir. Yazılarım akademik/bilimsel, -sanatsal yaklaşımla ele alınacak ve inceleme-araştırma, eleştiri, söyleşi, biyografi... yazı türlerinde, kuram ve uygulama zemininde yerel, ulusal ve uluslararası kapsamıyla çeşitlenebilecektir.
İLGİ, BİLGİ, DEĞERLENDİRME-TARTIŞMA, PAYLAŞMA hareketini getirecek kente ve yaşama dair yazılarda buluşmak dileğiyle...
Prof. Dr. Sonay ÇEVİK
Yüksek Mim., KTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü