DEMANS PANDEMİSİ KAPIDA ÇÖZÜM ANAHTARI DA ELİMİZDE

Son üç yılımızı “Pandemi” “Coronavirus” “Entübasyon” gibi çok alışık olmadığımız kelimeleri istemesek de öğrenerek geçirdik. Dahası alışkanlıklarımız değişti. Bazı şeylerin önemini anladık. Bazı şeyleri ise başka türlü yapabildiğimizi kullandık, hatta mutlu olduk. Teknolojiyi daha etkili kullanmayı ve dijital yayın kültürümüzü geliştirdik mesela.  Sağlığın ve sağlıklı yaşamın önemini, doğayı, sosyal ağları ve yapıcı iletişimin önemini ise en derinden hissettik. 

Bir hekim ve sosyal çalışmacı olarak size geçtiğimiz Alzheimer Farkındalık Haftası ve 2 gün önce açıklanan yeni Alzheimer ilacına ait haberler dahil sizinle bazı kötü ve iyi haberler paylaşmak istiyorum. Önce kötü haberi söyleyeyim; 

ASIL PANDEMİ GERİDE. Ne mi demek istiyorum? Bizler yıllardır insanlara “evden çıkın, Alzheimer olmamak için aktif yaşayın” dedik. Onları yaratıcı bir şekilde bir araya getirecek yüzlerce organizasyon yaptık. Yeni beceriler edinmelerini, yeni ağlara dahil olmalarını ve hayata olumlu bakma becerisi kazanmalarını destekledik. Büyük oranda yol almıştık aslında. Derken pandemi geldi. Bu sefer de dedik ki “evde kalın, çıkmayın, hayat eve de sığar” sırf onları ne olduğunu dahi bilmediğimiz bir virüsten ve onun tüm vücutta her hücreyi etkileyen zararlarından korumak adına. Ne mi oldu? Evet birçok kişiyi hayatta tuttuk bu önemlerle. Ama ortaya iki önemli sonuç çıktı pandeminin yıkıcı etkisinin azaldığı şu günlerde;

-İlki COVID enfeksiyonu geçiren bireylerde sağlıklı yaş alan bireylere oranla 3-5 kat fazla görülen zihinsel beceri yitimi. Bunun pek çok bilimsel açıklaması var ve henüz nasıl baş edeceğimizi bilmiyoruz açıkçası. 

-İkincisi ise enfeksiyondan bağımsız olarak sırf eve tıkadığımız için yaşanan sağlık ve sosyal sorunların yol açtığı demans (bunama) tabloları. Diyebilirim ki pandemi başladığında eve hafif unutan yaşlı diye soktuğumuz büyüklerimiz “demans” olarak çıktılar. Eve erken-orta evre demans olarak tıktığımız büyüklerimiz ise ağır demans olarak çıktılar. Asıl sorun şurada ki hasta yakınları bu üç yıla yakın sürede tama yakın tükendiler. Neden mi? Eskiden diyelim ki Alzheimer hastası olan babaya anne bakıyordu. Ama baba çıkıp mahallede dolaşıyordu. Oğlan, kız, akrabalar, herkes bir ucundan tutup destek oluyordu teyzeye. Teyze de o arada bir komşuya gidip kahve içebiliyor, çarşı pazara çıkabiliyor ve insani ihtiyaçlarını karşılayabiliyordu. Oysa ki pandemide teyzeye dedik ki evde kal ve amcayla 7/24 beraber yaşa, her türlü sorunu kendi başına çöz, hastaneye gelme çünkü hastalık var, komşuya gitme çünkü hastalık var, biz gelemeyiz çünkü hastalık var, sen de gelme çünkü hastalık var… işte bu teyzeler de amcalar kadar hasta olup çıktılar o evlerden. 

O halde ne yapacağız? Nasıl baş edeceğiz tüm bunlarla ve en azından bundan sonrası için neleri değiştirebiliriz? Öncelikle genetik kodunuzda varsa bir gün mutlaka Alzheimer olacaksınız. Bunu değiştiremezsiniz en azından bugünkü teknolojiyle bu mümkün değil. Ama onunla karşılaşma yaşınızı onlarca yıl öne çekmek ya da ötelemek sizin elinizde. Bunu nasıl yapacaksınız?

- Her şeyi merak edeceğiz. Bir şeyi mükemmel yapmaya değil, olabildiğince çok şeyi elinizden geldiği kadarıyla kendiniz için yapıp mutlu olmaya çalışacaksınız.
- “Aman bu saatten sonra çeyiz mi dizeceğim?” “Ben ondan daha iyisini yaparım ama canım istemiyor”
- “Yaptıklarımı zaten kullanmıyorlar” demeyeceğiz.

-İşitme veya görme sorunumuz varsa düzeltmek için ne gerekiyorsa yapacağız.
-Egzersiz, beynimizde zararlı proteinlerin birikmesini önleyen en önemli koruma kalkanımız. En az haftada 150 dakika açık havada tempolu yürüyecek ya da bahçe işi yapacağız. Doktorumuza önceden bilgi vererek bir mahsuru var mı öğreneceğiz.

- Sigara veya tütün ürünleri içmeyeceğiz. İçiyorsanız en kısa sürede bırakmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Zira sigarayla “dost ayrılık yok” o nedenle o bizim sağlığımızı mahvedip tabiri caizse boşamadan önce biz onunla ilişkimizi kesip çok düzgün bir “gerekçeli karar” yazacağız ki yeniden başlayıp da kendimize güvenimizi yitirmeyelim. 

- Kilo almayacağız. Özellikle de orta yaşta göbek yapmayacağız ki sağlığımızın anahtarı olan kılcal damarlarımız sağlıklı olsun.
- Tansiyonumuzu ve şekerimizin yolunda gitmesi için ne gerekiyorsa yapacağız.
- Uyku sorunumuz varsa mutlaka gereğini yapıp düzelteceğiz ki beynimiz “leptin” başta olmak üzere gece çalışan zararlı toksin temizleme hormonlarının hizmetlerinden ziyadesiyle yararlansın.
- Ağır hijyenimize özen göstereceğiz. Sorun varsa hemen düzelttireceğiz ki kalbimiz ve damarlarımız zedelenmesin.
- Bir doktor belirli bir süre için vermedikçe kendi kafamızdan veya komşu tavsiyesi ile alerji ilacı, mide koruyucu gibi masum zannettiğimiz ilaçları almayacağız.
- Herhangi bir vitamin eksikse doktor kontrolünde yerine koyacağız elbette ama kendi kafamızdan veya doktor dışı bir kişi tavsiye etti diye gereksiz vitamin ya da takviye ürün kullanmayacağız.
- Depresyon veya kaygı bozukluğumuz varsa ve 3 aydan daha uzun süre geçtiği halde işin içinden çıkamamışsak daha fazla debelenmeden profesyonel yardım alacağız.  
- Alkolün vücuttaki mikropları öldürdüğü veya damarları açtığı gibi bilimsel karşılığı olmayan şehir efsanelerine itibar etmeyeceğiz. Alkol alımı konusunda çok dikkatli olacağız.
- Kesinlikle yalnız kalmayacağız. Birisi çağırıyorsa her işimizi bırakıp gideceğiz. Biz de her fırsatta insanlarla bir araya gelecek adımlar atacağız. Ne demiş atalarımız? “İnsan insanın zehrini alır” O zehri içimizde bırakmayacağız.
-Bize “kür” diye vaat edilen  hiçbir gıda bizi tek başına Alzheimer’den korumaz.  Ancak atalarımızdan gördüğümüz ve modern tıpta “Akdeniz Diyeti” olarak isimlendirilen zeytinyağlı, işlenmemiş sebze - meyve, bakliyat  ve beyaz et  ağırlıklı beslenmenin  yararı olduğunu biliyoruz.  Ona göre besleneceğiz.

Yine de hasta olursak ne yapacağız? Yani her zamankinden fazla unutmaya, zor anlamaya ya da huysuz- lanmaya başladıysak? O zaman siz belki kabul etmeyeceksiniz ama yakınlarınız bu durumu fark edip sizi bir uzmana götürecekler. O uzman hem sizi hem de yakınlarınızı dinleyip bazı testler, tahliller ve filmler çekerek bu durumun adına ve sebebinin ne olduğuna karar verecek. Sonrasında gerekiyorsa size bazı ilaçlar başlayacak. Harfiyen  uygulayın verilen reçeteyi. Uygulayın ki  Alzheimer başlamış olsa dahi ilerle- mesin ve beyin hücreleriniz size kalsın. Kalsın ki hali hazırda tünelin ucuna yaklaşmış 20’ye yakın molekülden hangisi ruhsat alırsa hemen uygulama şansınız olsun.

Mesela 28 Eylül tarihinde Bioegen ve Eisai firmalarının ortak yürüttüğü bir çalışmada iki haftada bir kez 10 mg/kg dozda “Lecanemab” isimli ilacı alan 1795 kişilik erken evre Alzheimer hastası üzerinde 18 ay süreyle yaptıkları gözlemde Alzheimer hastalarının beyinlerindeki paslanmayı azalttığı ve hastaların zihinsel becerilerinin bu ilacı almayan kontrollerle kıyaslandığında %27 daha iyi çıktığını açıkladılar. Bu muazzam bir sonuç ve hepimiz çok heyecanlıyız. Bu ve benzeri ilaçlar için tünelin sonundaki ışığı görüyoruz ve o zamana dek herkesi olabildiğince sağlıklı tutmak istiyoruz. Bize yardım edin ki ülkemiz 2050 yılında en çok Alzheimer hastası görülen dört ülkeden biri olmasın. Olmasın ki o zaman gözümüzün nuru evlatlarımız ve torunlarımız bu kez de bize bakmak için sosyal ve ekonomik sorunların altında ezilmesinler.

Daha fazlasını merak ediyorsanız Mersin Alzheimer Derneği hesaplarından bizi takip edin hem bilgimiz hem de geniş ailemizle yanınızda olacağız.