KIRSAL KESİMDE KAYBOLAN SPOR VE SPORCULAR

Sözde medeniyetin ilerlemesi hayatın digitalleşmesi, faaliyetlerin ekranlarda elektronikleşip güya kolaylaştığı sanılırken insanların gittikçe daha büyük karanlığa gömüldüğünün farkında olmaması, gözlerin gerçeklerden ziyade sanal aleme odaklanması, gençliğin açık alan sportif faaliyetlerden kopartılıp sağlıksız bir ortama sürüklendiğini aşikâr olarak görmekteyiz. 

Mahallelerdeki boş alanların kaybolup, mahalle spor faaliyetlerinin bittiğini görmek pek de zor değil. 

Ancak, artık bu yetmiyormuş gibi şimdi de kırsal alanların hatta yakın köy, mezra, yayla ve tarım alanlarının yapılaşmaya açılması adeta gezinme alanlarının bile nerede ise karaborsaya düştüğünü geçmiş yıllara özlemle müşahade etmekteyiz.

En amatör spor dallarının dahi nerede ise gizli veya örtülü olarak profesyonelize olduğunu görmek kişilik olarak gençlerin geleceğinin ne denli sağlıksız ve menfaatçi olacağını keşfetmek  için ise falcı olmaya da gerek yok.

Artık zamane gençleri sporu, spor ve sağlık için değil kazanç kapısı, geçim kaynağı olarak düşündüğünden bu faaliyetlerde daima önündekini kazanç hayali ile geçmeye çalışması hem arkadaşlık hislerini öldürmekte hem de kendilerini muhtemel saf dışı kalma gerçeği ile karşı karşıya kaldığında  ne yapacağını bilemez halde geleceğinin karanlığına düşme korkusu ile hayata ve etrafına küsmektedirler.

Bu alanlarda bir şekilde kendilerinin sahip olduğu fiziksel üstünlükler sayesinde sivrilebilenler ise etrafından kopuk bir müddet hayali elit kişi olarak yaşamakta amma spordan koptuğu zaman düştüğü boşluk onu da hayatın gerçekleri içerisinde kaybolur hale getireceğini fark edememektedir.  Oysa, eski- lerde spor faaliyetleri, merkezi durumunda olan kulüpler ya mahallelerin ağabeyleri veya maddi durumu iyi ve önder vasfına sahip ama gençlerini koruyan kişilerce yönetilirdi.

Daha ileri safhalarda ise bu sportif kuruluşlar büyüdükçe illerin ileri gelenlerince organize ve idare edilerek gençliğe karşı fedakârlık içerisinde yürütülür ve sporcudan veya sporcunun sırtından asla en ufak bir maddi çıkar beklenmezdi.

Yani ortada tam da sporun özü ile mütenasip saygı sevgi ve sağlık üzerine bina edilen hizmetler olurdu. Oysa şimdilerde  spor kulüpleri biraz yukarı çıkıldıkça yöneticisinden çalıştırıcısına kadar herkesin bir maddi hesap ve çıkar peşinde olduğunu söylemek iftira veya iddia değil bir realitedir.

Bendeniz faal futbol ve spor hayatımı noktalayıp Yomra Lisesi’nde öğretmenliğe başladığımda yörenin spor kulüpleri olan Kaşüstüspor ve Yomraspor’da dört buçuk yıl antrenör olarak çalışmama rağmen asla en ufak bir menfaat beklemeyi bir kenara bırakın asla maddi bir kazancım da olmamıştır. Fakat buralarda yönetip yetiştirdiğim futbolcular bugün hepsi gerek bana gerekse o günkü yöneticilere karşı bitmek bilmeyen sevgi bağı ile bu günlere gelmiş olmanın hazzı bana en büyük mükâfaat olarak dönmüştür.

Sırası gelmiş iken özellikle Yomraspor’da çalıştığımda yönetici olarak çalışan  rahmetli İsmail BAYRAK ve Adil BAYRAK arkadaşlarımızı gençlere verdikleri değerli hizmetleri dolayısı ile şükran ve minnetle anmaktayım.

Bunlar o zamanlarda bin türlü fedakârlıklarla çevre gençlerine hizmet etmiş, onları toplamış, toparlamış, kahvehane köşelerinden alarak spor sahalarına bugünkü toplumun beyefendi gençleri olmalarına vesile olmuşlardır.

Fakat bugünlere baktığınızda hiçbir yöneticinin o zamanın yöneticilerinin vasfına sahip olmadığını görmek insanı üzmektedir.
İşin gerçeği ise budur.

Ortadakiler ise sadece kim kimin sırtından nasıl ve ne kadar bir menfaat temin ederimin hesabı içerisindedirler.

Bu satırların arasına Yomraspor’da iken yetiştirdiğim Abdullah Sağlam, Haydar Bayrak, Hüseyin Gümrükçü, Kazım Kaplan, İhsan Öksüz, Zafer Sarı, İbrahim Bayrak ve ismini unuttuğum daha birkaç oyuncularımla bunların yanında Kaşüstüspor’da da Ayhan Karslı, Miraç Öztürk, Ferit Özke, Mustafa Öztürk gibi gençleri saymadan geçemeyeceğim.

Peki şimdi etrafa bir bakalım.
Bu işi amatör olarak yapmaya kalktığınızda 1980 lerde mevcut spor alanlarının artık kalmadığını görebilirsiniz.

Gençler şimdilerde bu alanların ve amatör spor kulüpleri yöneticileri mütevazi ve kişilik sahibi ağabeyle- rinin olmayışı onları ya internet kafelere veya ekranların sanal alem köşelerine hapsedip cemiyet hayatından kopartıp insanlığın en büyük vasfı olan toplumsal yaşamdan uzaklaştırdığını görürsünüz.

Yılların sporcusu yanında eğitimci vasfıma dayanarak söylüyorum artı hiçbir aile büyüğü evlatlarının yaşam tarzından memnun olmadığını bizlere gelen şikâyetlerden de anlıyoruz.

Peki sormamız gerekmez mi “Bu gençlik nereye gidiyor?”.

Bir de şehirlerde ve kırsal alanlarda kaybolan boş ve merkezi spor alanları kulüplerin uhdesine verilmiş olması ile uzak köşelere inşa edilmeleri yanında gençlerin bu alanlara ulaşımda zorlanması amatör spor faaliyetlerinin idamesi zorluğu yanında oralara ulaşım konusunda maddi manevi imkânsızlıklarla önümüze çıkmaktadır. 

Eskilerde çanta omuzda yürüyerek hiçbir masraf gerektirmeden bu alanlara ulaşmak var iken bugünün maddi zorlukları ortada iken oralara ulaşmanın gençlere ve ebeveynlerine yüklediği maddi zorluğu da göz önünden uzak tutmamak gerekir.

Bu şartları düşündüğünüzde gerçek amatör sporlardan kopan sağlıksız bir gençliğin gelecekte bu cemiyetlere ne külfetler yükleyeceğini düşünmek dahi istemiyorum.

Peki geriye dönüş mümkün mü? Bence hayır. Sadece yapılması gereken yeni imkân ve şartlar ihdas ederek kurulan spor alanlarına gençleri ücretsiz kanalize etmenin yolları aranmalıdır.