SOSYAL DEVLET ÖZLEMİ

Emeğin beklentilere cevap vermemesi, şehrin zahiri cazibesi, bazen de özentinin getirdiği heyecanla kırsaldan kente doğru yoğun bir göç hareketi yaşanmaktadır. 

Hızla gelişen teknoloji kaynakları da bu harekete ivme kazandırarak bireylerin bahse konu kaynaklardan daha etkin yararlanabileceği merkezlere akışını hızlandırmaktadır.

Yıllardır önlenemeyen, kanayan yara niteliğindeki bu göç dalgası, zaten yoğun olan kent yaşamıyla birleşince afet niteliğindeki pek çok toplumsal sorunu da maalesef beraberinde getirmektedir.

Yoksulluk düzeyindeki birey ile zengin birey arasında dengesiz gelir dağılımı ve sosyal eşitsizliklerden doğan sebeplere bağlı biçimde gelişen negatif tavırlar istenmeyen kopmalara ve tezatlara dönüşmektedir. 

Zira her iki birey de birbirlerini ayrı dünya veya zümrenin insanı biçiminde telakki etmekte ve böylece kucaklaşmaya yönelik bir barış ortamı tesis edilememektedir.

Öte yandan tüm bunlara çeşitli sektörlerden yükselen gürültü de eklenince dayanılmaz boyutlara ulaşan fizyolojik, görsel ve işitsel olumsuzluklar sonucu iyice gerilen sinirler, çeşitli psikolojik çöküntülere, depresyonlara, sağlıksız bireysel ilişkilere ve nihayet sosyal patlamalara neden olmaktadır. 

Yeni neslin; bugünü yarına bağlayan bir köprü olduğu asla unutulmamalı, her türlü kopmanın uzun yıllara yayılan sorunlara yol açabileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Sadece sosyal devleti özlemenin yetmeyeceği, bu hedefe ulaşmak için zorlu bir mücadele verilmesinin de önemi ortadadır. Önceliklere baktığımızda ise eğitim ve sağlığın ilk iki sırada olduğunu göreceğiz.  

Sosyal devlet; vatandaşın beklentisi olan bir özleme dönüşmeli, yetkilileri yeni adımlar atmaya, yeni programlar uygulamaya yöneltmelidir. Örnek ülke modelleri benimsenmeli, uzun vadeye yayılan programlar tavizsiz uygulanmalıdır.  

Bu bağlamda sosyal devletin, statü farkından doğan sorunları azaltması ve  çözmesi için bir dizi yapıcı tedbire ihtiyaç duyduğu açıktır.

O halde asgari standartlar içinde toplumun tüm katmanları eşitlikçi bir yaklaşım, ekonomik ve sosyal adalet anlayışıyla kucaklanmalı, her bireye saygı,  sevgi, hoşgörü ve nezaket bilinci aşılanmalıdır. 

Ayrıca kırsaldaki vatandaşın şehre inmesini önlemeye yönelik alternatif çözümler benimsenmeli, bulundukları ortamlarda yükselme ve yetinebilme olanakları sağlanmalıdır. 

Bunun yanında eğitim veya kişilik düzeyleri yeterince gelişmemiş gençlerimize ulu orta yerde itişip kakışma, bağrışıp çağrışmanın yanlışlığı eğitimsel yöntemlerle telkin edilmeli, otomobil sürücülerimize klakson çalma, patinaj yapma, yüksek ses tonuyla müzik dinleme gibi fiillerin son derece çirkin davranışlar olduğu özümsetilmelidir. 

Özlemiyle yaşadığımız sosyal devlet için eğitimden adalete kadar her sahada el ele diyor, umudun tükenmeyip, mutluluğun daima egemen olduğu huzurlu bir yaşam diliyorum.