Sabırlar İş Merkezi B Blok Kat:1/4 / Yomra - TRABZON
Sabırlar İş Merkezi B Blok Kat:1/4 / Yomra - TRABZON
Osmanlı Devleti aydın zümresinin Anadolu halkını tanımaması, halkın müziğinin uzun süre derinlemesine
incelenememesine neden olmuştur. Bununla birlikte Osmanlı’nın son döneminde “milliyetçilik” ve
“Türkçülük” akımlarının etkisiyle özellikle halkbilim çevresinde “milli” müziğe karşı önemli bir ilgi ortaya
çıkmaya başlamıştır. Özellikle dönemin fikir dünyasındaki etkin şahsiyetlerden biri olan Ziya Gökalp’in halk
müziğimizin batı müziği teknikleriyle işlenmesine yönelik anlayışı sonraki yıllarda Türkiye’de ulusal müziğin
inşasında yol gösterici olmuştur. Ancak Gökalp’in burada asıl işaret ettiği husus evvelce Türk halk müziğinin
derlenmesiyle ilgilidir. Zira yine dönemin önde gelen müzikologlarından Mahmut Ragıp Gazimihal 1922
tarihinde “Yeni Şark” gazetesinde yayınladığı bir makalesinde aynı hususu şu şekilde dile getirmektedir:
“Bizde de birkaç gayyur folklorcu gencin kalem ve kağıdını alarak, köy köy dolaştıklarını ne zaman göreceğiz?
Bu iş fedakarlık olacak fakat müteşebbislerin isimleri altın harflerle tarihe geçecektir.” (Gazimihal’den akt.
Şenel, 1999: 106).
Cumhuriyet dönemine dek ne yazık ki yerli araştırmacılarımız tarafından müzik folklorumuzun derlenmesine
yönelik sahada fiili bir çalışma gerçekleştirilmemiştir. Bununla birlikte Türkiye’de ilk resmi derleme
çalışmaları Ekim 1922 tarihinde Dârü’l-Elhân (bugünkü İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı)
tarafından gerçekleştirilen “anket çalışması” ile başlatılmıştır. Dârü’l-Elhân müdürü Musa Süreyya Bey
ve yardımcısı Yusuf Ziya Demirci’nin hazırladığı 14 sorudan oluşan 2000 civarında fiş dönemin müzik
öğretmenleri, aydınları gibi ilgili kişilere gönderilmiştir. 1925 yılına kadar yani 3 yıl boyunca süren anket
sonucunda Dârü’l-Elhân’a genellikle müzik öğretmenleri tarafından 100 civarında nota gönderilmiş ve
bu notalardan 85’i 1926 yılında 2 defter halinde yayınlanmıştır.
Aynı yıllarda Hamit Zübeyr Koşay’ın çabaları sonuç vermiş ve 1925 yılında Bakanlık tarafından Mehmet
Sezai ve Seyfettin Asaf kardeşler sahadaki ilk derleme çalışmasını yapmak üzere Batı Anadolu’ya
gönderilmiştir. Bu derleme gezisi sonucunda ise 1926 yılında “Yurdumuzun Nağmeleri” adıyla 76 ezginin
notası yayınlanmıştır. Böylece 1926 yılında yayınlanan 2 eserde toplam 161 ezgi yayınlanmış, ancak
buna rağmen bu çalışmalar başarılı bulunmayarak tenkit edilmişlerdir. Çünkü bu derleme notalarından
oluşan iki eserin ortak özelliği ezgilere ilişkin ses kayıtlarının olmamasıdır. Başka bir deyişle, derlemelerde
ses kayıt cihazı kullanılmadığı için ezgiler dikte yoluyla derlenmiş, doğal olarak yayınlanan notalarda
birçok yanlışlıklar tespit edilmiştir. Buna rağmen söz konusu eserler, bu alanda bir başlangıç olması
açısından önemli olmuş ve olumlu sonuçlar da ortaya çıkarmıştır. Bunlardan biri, çalışma sonucunda artık
Anadolu’dan gelen nota, yazı vb. dokümanların yeterli ve verimli olmadığının anlaşılması ve Anadolu’ya
konservatuvar ekibi tarafından derleme gezilerinin düzenlenmesine karar verilmesidir. Ayrıca ses kayıt
cihazı olmadan alan araştırmalarında başarılı olunamayacağı gerçeği de anlaşılmış ve bu çalışmalar
için o dönemde Paris’te bulunan Cemal Reşit Rey’in aracılığıyla Türkiye’ye 30 Temmuz 1926 tarihinde bir
fonograf getirtilmiştir.
1-İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Müzikoloji Bölümü, Etnomüzikoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
2-Bu ankete Trabzon’dan 2 adet yazı gönderilmiştir. Gönderilen yazıların ilki “Trabzon Raksları” başlığıyla Mayıs 1921’de
yazılmış olmasına rağmen anket kapsamında Dârü’l-Elhân’a gönderilmiştir. Yazarı belli olmayan bir gözlem yazısıdır. Diğer
yazı ise Temmuz 1922 tarihinde “Trabzon’da Oyunlar ve A’dat” başlığıyla Murat Tekin tarafından yazılmıştır. Horonlar,
horonlarda söylenen türküler ve bu esnada yaşanan gelişmeleri aktaran ve yine kişisel gözlemlerin aktarımına dayalı bir
yazıdır.
Fonografla ilk derleme gezileri Dârü’l-Elhân tarafından fonografın Türkiye’ye gelmesinden hemen sonra
başlatılır. İlk derleme gezisinde Adana, Gaziantep, Urfa, Niğde, Kayseri ve Sivas bölgelerinde çalışılır,
devamında ise 1929 yılına dek üst üste her yıl bu geziler sürdürülür. 1927 yılında Konya, Ereğli, Karaman,
Alaşehir, Manisa, Ödemiş ve Aydın; 1928 yılında İnebolu, Kastamonu, Çankırı, Ankara, Eskişehir, Kütahya
ve Bursa; 1929 yılında ise Trabzon, Rize, Gümüşhane, Bayburt, Erzincan, Erzurum, Giresun ve Sinop
dolaylarına gidilir. 1929 yılında gerçekleştirilen 4. derleme gezisinde ilk kez sinema kamerası da kullanılır.
Dârü’l-Elhân’ın düzenlemiş olduğu 4 derleme gezisi de oldukça verimli geçer. Bu gezilerde 670 türkü
derlenir ve bunlar 12 defter halinde yayınlanır. Bunun yanı sıra Mahmut Ragıp Gazimihal tarafından bu
derleme gezilerini içeren 2 kitap da alan literatürüne kazandırılır. Bunlardan ilki (1928) “Anadolu Türküleri
ve Milli İstikbalimiz” adını taşır ve ilk üç derleme gezisini içerir. İkincisi ise (1929) “Şarki Anadolu Türkü ve
Oyunları” adıyla dördüncü derleme gezisi münasebetiyle yazılır. 1928 yılında İstanbul Konservatuvarı,
ardından İstanbul Belediye Konservatuvarı adını alan Dârü’l-Elhân’ın çalışmaları 1929’dan sonra sahada
olmasa da konservatuvar içerisinde devam eder ve özellikle İstanbul’a gelen mahalli sanatçılardan
türküler toplanarak elde edilen kayıtlar arşivlenir ve bunlardan bir kısmı plak olarak da yayınlanır.
Bu yazıda, Dârü’l-Elhân’ın (1929’daki adıyla İstanbul Konservatuvarı) Karadeniz ve Doğu Anadolu
vilayetlerine gerçekleştirdiği seyahate kısaca değinerek özellikle Gazimihal’in çalışmalar esnasında
Trabzon yerel basınından Yeni Yol Gazetesi’ne verdiği beyanat (1929a), bu seyahat özelinde yazmış
olduğu kitap (1929b) ve yine bu seyahatten çıkan neticeleri paylaştığı “Trabzonlular Kemençeyi Nereden
Buldular?” başlıklı Varlık Gazetesi’nde (1930) yayınlanan yazısının içeriğine yönelik bazı anekdotları ve
önemli bulduğum bazı hususları sizlerle paylaşmak istiyorum.
İstanbul Konservatuvarı Folklor Heyeti, dönemin konservatuvar müdürü Yusuf Ziya Demirci’nin liderliğinde
15 Ağustos 1929’da İzmir vapuru ile İstanbul’dan hareket etmiş, 4 gün süren ve Karadeniz sahili boyunca
Zonguldak, Sinop gibi farklı iskelelere uğranan seyahatin ardından heyet Trabzon’a varmıştır. Bu seyahate
ilişkin olarak Gazimihal; “Sahil ahalisinin mizaçları da şarka doğru ilerlendikçe – yani, sahil, dağlık,
mahsuldar, çifte, kışa ve dalgalara müsait bir hal aldıkça – çevikleşiyor, titizleşiyor, bu vasıfların hudutları
içinde kapanmağa başlıyor: ki, bütün bu haller, o havali türkü ve oyunlarında mahsustur” (1929b: 18)
demektedir.
Bununla birlikte bu seyahat esnasında uğranılan her merkezde folklor ile uğraşan Türk gençlerine rast
gelindiğini iftiharla zikreden Gazimihal, her yerdeki Türk Ocakları’nın konunun ehemmiyetine vakıf olduğunu
belirtmektedir. Günümüzde Karadeniz sahil şeridinde en çok noksanlığını hissettiğimiz hususların başında
gelen bu bilincin yeniden toplum içerisinde yeşermesini dileyerek bu konunun şehirlerin önde gelenleri ve
yöneticileriyle de ne kadar ilintili olduğunu o döneme dönerek idrak etmeye çalışalım.
Gazimihal’in seyahat notlarından anlaşıldığı üzere heyeti karşılamak üzere Trabzon belediye azasından
iki görevli Vali Hilmi Bey namına limana gelmiş, Dahiliye ve Maarif vekaletleri heyetin her hareketinde
kendilerine yardımcı olmuştur. Bunu ilim namına şükranla karşıladıklarını kaydeden Gazimihal, Vali Hilmi
Bey ile yolda buluşup görüştüklerini, valilik imkanlarıyla Trabzon merkeze köylerden türkücü ve sazcıların
getirtileceğini, birçok vasıtanın hazırlandığını belirtmektedir. “Alim ve san’at muhibbi” bir valinin bu derleme
çalışmalarında göstermiş olduğu yakın ilgi ve alakanın yöre halk müziği ve halk oyunlarının verimli bir
şekilde tespit edilmesinde ne denli büyük bir rolü bulunduğu açıktır.
Konservatuvar heyetinin Trabzon’da çalıştıkları başlıca yerler şu şekilde aktarılmaktadır: “1) Hapishane
mahkumları arasında. 2) Erkek Muallim Mektebi’nde tatil kursları münasebetiyle toplanan bütün Trabzon
mülhekatından gelme genç muallim hanım ve beylerle. 3) Trabzon’da halk türkücülüğü ile tanınıp zarif Türk
Ocağı binasında üç dört gün toplanan halk sanatkarları arasında” (Gazimihal, 1929b: 22). Bu çalışmalar
sırasında özellikle hapishane mahkumlarının oynadığı oyunlar, jandarma eşliğinde dışarıda geçirdikleri o
gün yaşadıkları sevinç ve bunun gibi bir çok duyguyu tasvir etmeye çalışan Gazimihal, bu süre boyunca
kendilerine yardım edenleri de belirtmek lüzumu görmektedir.
3- Döneme ilişkin yaygın adlandırmadan dolayı literatürde fonograf olarak geçmesine rağmen getirtilen cihaz aslında bir
tür gramofondur
Hususi Zeytinlik Mektebi’ni açarak gençliğe hizmet eden, alaturka musikinin ve beşeri ilmin şehirdeki
gelişiminde büyük katkıları olan (Gazimihal bu katkılara kitabında özel bir yer ayırmıştır) tanınmış alim
ve şair İbrahim Cudi Bey’in oğlu Osman Cudi Bey, Cansızoğlu Mustafa Sıdkı Bey, Trabzon Erkek Muallim
Mektebi’nin müdürü Hamdi Bey, diş tabibi ve musikişinas Hatipzade Süleyman Emin Bey başta olmak
üzere diğer beyler… (listenin tamamlanmasının oldukça uzun süreceği Gazimihal tarafından özellikle
vurgulanmaktadır.) Ayrıca Gazimihal kaldıkları otelden, kendilerine tahsis edilen şoföre kadar heyet
olarak duydukları memnuniyeti, karşılaştıkları insanların ne kadar terbiyeli ve mahir kimseler olduklarını
belirtmektedir (1929: 25-26). Trabzon’daki Necmi Atî Gençlik Kulübü’nün iki kısımlı musiki şubesinin
faaliyetlerini özetleyerek bu şubenin kuruluşundan o güne kadarki şeflerini de tek tek zikreden Gazimihal,
aslında bir şehrin önde gelenlerinin ilmi merak ve seviyelerinin o şehrin kaderini nasıl etkilediğini de bizlere
bir kez daha göstermiş oluyor.
17 Eylül 1929 tarihli Yeni Yol Gazetesi’nde “Konservatuvar Heyetinin Tetkik Seyahati / Heyet Azasından
Rağıp Beyin Gazetemize Beyanatı” başlığıyla çıkan yazıda Gazimihal “Trabzon, Gümüşhane, Bayburt,
Erzincan ve havalisindeki tetkikler neticesinde, mezkûr vahdetin hiçbir istisnası bulunmadığını anladık. Son
seyahatte fazla olarak milli raksların sinema ile tespitine de ehemmiyet verilmiştir. Karadeniz horonları ile
Erzurum havalisi barları sinema, fonograf ve nota ile tespit edildi. Hususiyet ve nevileri anlaşıldı.” (1929a)
demektedir. İşte bu kayıtlar, kültürel mirasımızın bilinen en eski sesli ve görüntülü vesikaları, bugün acaba
nerededir? Bu kıymetli malzemeler toplanırken harcanan onca emek, gösterilen onca çaba karşılığını
bulmuş mudur? En azından muhafaza edilebilmiş ve günümüze uygun şekilde taşınabilmiş midir?
Maalesef, hayır! Detaylarını belki başka bir sayıda paylaşmak üzere şimdilik sizleri sadece bu hususu
düşünmeye sevk etmekle yetinmeyi yeğliyorum.
Elbette Gazimihal’in bu gazete beyanatı bunlarla sınırlı değildir, özetle bu tetkik ve tespitlerin daha
önce nerelerde ne şekilde yapıldığını, nasıl sonuçlar alındığını ve neden 4. seyahatin bu bölgede
gerçekleştirildiğini, ne amaçlandığını aktarmaya çalışmıştır. Sahadaki ilk gözlem ve tespitlerine ilişkin kısa
ama özellikle Türk dünyası ile karşılaştırmalı değerlendirmeler sunduktan sonra toplanan türkülerin yalnız
ilmi ve tarihi hizmetler temini ile kalmayacağının, aynı zamanda bunların Türk opera ve senfonilerinin esas
usullerini de teşkil edeceğinin altını çizmiştir (1929a). Yazımın başında belirtmiş olduğum gibi ulusal müziğin
inşasında halk müziği derleme çalışmalarının temel alındığı gerçeği bizzat Gazimihal’in bu beyanatından
da anlaşılacaktır.
Beyanatın son bölümünde Trabzonlulara özel teşekkürlerini ileten ve İstanbul’a döner dönmez burada
gerçekleştirdikleri tetkiklerle ilgili olarak bir kitap hazırlayacağını müjdeleyen Gazimihal, bu sözünde
durmuş ve aynı yıl içerisinde İstanbul Konservatuvarı Neşriyatının da 2 numaralı yayını olan “Şarkî
Anadolu Türküleri ve Oyunları” başlıklı kitabını yayınlamıştır.
6 bölümden oluşan bu kitap bir mukaddime ile başlar. “Bizde Musiki Folkloru” başlıklı ilk bölümden sonra,
sırasıyla “Seyahat Nasıl Geçti”, “Şarki Anadolu Türküleri”, “Halk Sazları”, “Şarki Anadolu Oyunları” ve “Türk
Halk Musikileri Kitabiyatına Yardım” fasıllarıyla devam eder. Trabzon ve çevresi müzik ve halk oyunlarıyla
ilgili neşredilen ilk kitap olan bu çalışmada Gazimihal, dönemin siyasi ve sosyal yapısı içinde kültür-sanat
yaşamının nasıl şekillendiğinden ve bu dönem öncesinde azınlıkların yaptığı derleme çalışmalarının neler
olduğundan bahsederek bu çalışmalara ilişkin düşüncelerini de paylaşmıştır. Sonraki bölümde bilimsel
yönden bölge müziklerini, çalgılarını ve halk oyunlarını incelerken günümüze çok önemli bilgileri aktarmıştır.
Bugün kendi yöremizde adını bile bilmediğimiz çalgıların o dönemde çalındığını, ismini ya da melodisini
hiç duymadığımız türkü ve oyun havalarının mevcudiyetini bize göstermektedir. Örneğin, o dönemde
Of’ta tulumun çokça çalındığı bildirilirken, günümüzde tulum çalgısı o civarlarda çalınmamaktadır.
Kitap, bunun gibi mevcut sığ bilgileri bizlere sorgulatabilecek çok değerli bilgi ve belgeleri içermektedir.
Ayrıca derlenmiş olan türkü ve oyun havalarına ait olan ve Gazimihal’in o dönem yalnızca konservatuvar
müzesinde bulunduğunu not ederek sunduğu plak listesi içerisinde türkülerin yeri, ismi, okuyucunun ismi
ve memleketi ve kayıtların alındıkları yer gibi çok önemli bilgileri de aktarmaktadır. Örneğin, genel olarak
bilinenin aksine en eski kolbastı oyun havası kaydı bu listede tespit edilebilmektedir (1929b: 40) ki bu
kayıt o dönemde 27 yaşında olan Abdurrahman oğlu Haydar’dan 1929 yılında Trabzon Türk Ocağı’nda
alınmıştır. İcracı ezgiyi cura ile çalmıştır.
Gazimihal’in 28 Ocak 1930 tarihli Vakit Gazetesi’nde konservatuvar heyetinin seyahatinden çıkan
neticeleri paylaştığı kısa yazısında ise onun dönemin karşılaştırmalı müzikoloji çalışmalarına paralel şekilde
analitik bir düşünce pratiği içerisinde olduğu anlaşılmaktadır. Çeşitli açılardan başta halk çalgılarımız ve
halk oyunlarımız olmak üzere elde edilen bulguların hem doğu hem de batı ekseninde karşılaştırılarak
ele alındığı görülmektedir. Konunun ve ilgili bilim alanının günümüzdeki geldiği nokta açısından tartışmalı
tespit ve ifadeler içerse de dönemin bilim dünyası için çok önemli çıkarımları barındırmaktadır.
Sonuç olarak ülkemizde Dârü’l-Elhân ile başlayan ilk resmi derleme çalışmaları ardında önemli izler ve
büyük bir kültürel miras bırakmıştır. Trabzon ve çevresini kapsayan dördüncü tetkik seyahati, bu seyahat
kapsamında toplanan bilgi ve belgeler ve elbette sonrasında yayınlanan çalışmalar ile bu yöre özelinde
bilinen en eski yazılı, işitsel ve görsel kaynaklar olma özelliğini taşımaktadır. Dolayısıyla Trabzonlulara
düşen geçmişini tanımak, derlenmiş kültürel mirasını ortaya çıkarmak ve iyi anlamak, yakın geçmişini
ve bugününü gelecek kuşaklara aktaracak çalışmalara destek olmak, bu alanda çalışan kurum ve
kuruluşlarına sahip çıkmaktır.
Referanslar
Gazimihal, Mahmut Ragıp (1929a). “Konservatuvar Heyetinin Tetkik Seyahati / Heyet Azasından Rağıp Beyin Gazetemize
Beyanatı”, Yeni Yol Gazetesi, Trabzon, 17 Eylül 1929 Salı, No. 1325.
_______ (1929b). Şarki Anadolu Türküleri ve Oyunları, İstanbul: Evkaf Matbaası.
_______ (1930). “Konservatuvarın 4üncü Seyahatinden Çıkan Neticeler: Trabzonlular Kemençeyi Nereden Buldular?”,
Vakit Gazetesi, 28 Ocak 1930.
Şenel, Süleyman (1999). “Cumhuriyet Dönemi’nde Türk Halk Müziği Araştırmaları”, Folklor Edebiyat Dergisi, 1 (17) s. 99-
128.