Sabırlar İş Merkezi B Blok Kat:1/4 / Yomra - TRABZON
Sabırlar İş Merkezi B Blok Kat:1/4 / Yomra - TRABZON
TÜRK SİNEMASINDA ŞARKI KLİPLERİNE İKİ ÖRNEK
1962 yılının başlarına kadar Türkiye’de müzik endüstrisini elinde tutan yabancı sermayeli firmaların yanında ilk Türk müzik firmasının kurulması ve müzik yapımlarının yerlileşmesi ile sinemacılar ve müzik yapımcıları arasında ortaklıklar kurulur.
Sanat müziği, halk müziği ve Pop müzik sanatçıları, sinema filmlerinde oyunculuk sergilerken bir yandan da star sineması kalıplarında çekilen filmlerde ünlü oyuncular, playback yöntemiyle popüler şarkıları seslendirirler.
Zeki Müren, Nuri Sesigüzel, Erol Büyükburç gibi farklı türlerde yorumlayan şarkıcılar ile birlikte aşağı yukarı müzikle uğraşan her sanatçının en az bir filmi çekilir. Başrolünde ister bir sinema oyuncusu oyna- sın veya ses sanatçısı sinema oyunculuğuna soyunsun. Her iki sanatçı da genelde şarkının adının verildiği filmde, senaryo gereği, ya sokaktan gelip, sesinin güzelliğiyle sahneye transfer olarak ya da gerçek kimliğiyle karakter oluşturarak şarkıyı seslendirir.
Bazı filmlerde bu şarkıların sayısı iki veya üçe çıkar. 1970’li yıllarda ses sanatçıları Türk Sinemasında star dönemini de bitirirler. Bu şarkıcılar piyasaya yeni çıkacak şarkılarına film çekmeye devam ederler. Bir sinema oyuncusunun şarkıcıyı canlandırdığı film ile bir ses sanatçısının oyunculuk yaptığı iki filmde şarkı video kliplerini inceleyelim.
Aşkın Kanunu
Sadettin Öktenay’ın 1969 yılında bestelediği Aşkın Kanunu şarkısı çok beğenilir. Taksim-Maksim gazinosunda şarkıyı Nesrin Sipahi seslendirirken, Nigar Uluerer, Taşlık Gazinosunda yorumlar. Şarkı dikkat çekince Zeki Müren şarkıyla ilgilenir, kendi yorumuyla şarkıyı ilk kez 1970 yılında İzmir Fuarı Göl Gazinosunda seyirciye, stüdyoya girerek plak kaydına okur. Şarkı tüm ülkede dillerdedir. Yapımcı-yönetmen Muzaffer Arslan şarkıyı, senaryosunu Bülent Oran ile yazdığı 1970 yılı yapımı Arım Balım Peteğim filminde Türkan Şoray’a, Nesrin Sipahi’nin yorumundan playback yaptırır, sahne Maksim gazinosunda çekilir.
Film gişede başarılı olur, Türkan Şoray rahat oyunculuğu ve zarafetiyle sahneye hakimdir, Öktenay’ın Acem Kürdi makamını uygulayarak elde ettiği hoş ritm, akıcı vurgular, yaylı sazların hakimiyeti, klarnet ve davul varyasyonları, hoş sözler ve usta yorumcu Nesrin Sipahi’nin tok, kusursuz ve üst perdeden sesi ile Türkan Şoray’ın cazibesi filme renk katar. Sahnede orkestra, Süheyl Denizci ve arkadaşlarıdır.
Balkondan çekilen görüntülerle sahne başlar. Şarkının ritmine göre boy ve diz planlarla şarkının intro kısmı geçildikten sonra sololarda Türkan Şoray bel plan olarak görüntülenmiştir.
Şoray sahneyi üç farklı saç yapısı ve üç ayrı elbise ile bitirir. Sahne başlarken kontur ışıklar altında saçlar açık ve salınmıştır, üzerinde jorjet kumaşına yumuşak tül ekli, diz altı başlayan, göğüs ve sırtı kapalı gece giysisi vardır. Şoray bu sahnede vücudunu, şarkının girişinde var olan Kürdi Taksime uygun olarak sağ adımla öne uzatıp sol adımını geride tutarak iki koluyla, açık parmaklarını ileriye doğru, göğsünü uzatarak bir sevgiliye uzanırcasına çeyrek eğilir.
Şarkının ilk ritmi başladığında Şoray, saten veya rips olabilecek kumaştan sırt ve göğüs dekolteli elbisesi ile görüntüdedir. Elbisenin eteklerinde serj püsküller görülür. Burgulu gümüş küpeleri, sol elinde dirsek üstünde sağ elinde bilek üstünde görülen beyaz dumanlı kuvars bileklikler vardır. Bu bileklikler, aynı elbiseyle diz plan çekimlerinde yoktur, ayağında çelik çivi topuklu ayakkabıları görülür. Saçları ise belki de Türkan Şoray’ın sayılı bir-iki filminde olduğu gibi alagarson kesimdir.
İlk şarkı sözünün başladığı solo anında Şoray yüksek kesim, beyaz pantolon ve üstünde çiçek desenleri olan eflatun renkte şifon gömlekle devam eder. Firavun küpeler yüze hakimdir, güzelliğinin ve sevimli- liğinin zirvesindedir. Son elbise ise Gilda filminde Rita Hayworth’un giydiği gibi lustrin veya kadife kumaşından bir abiyeyle sahnededir. Sağ diz boyu yırtmacı siyah renkte balkon topuklu ayakkabı ayaklarında olarak şarkıya playback yapmaya devam eder. Elbisenin sağ kolu bilek üstünde kaz tüyünden mor kol atkısı, sol elde aynı tüyden şal olarak görülür. Saçların rengi ve yapısı açılmış, insanın aklına “peruk olabilir mi” sorusunu getirir; saçlar ense ile baş üstünde yığılmış bir sert ama özensiz topuz toplama ile bırakılmıştır. Kulaklar çıplaktır.
Filmin gişe başarısı, “Aşkın Kanunu” şarkısına ilgiyi daha da arttırır.
Zeki Müren bestenin ilk kıtasını kuru okuyarak şarkıya başlar. Usta yorumcunun şarkıyı tempolu ve neşeli okumasıyla orkestra yorumcuya yetişmeye çalışır. Kontrbasın vurguları, kanunun çığlığı, kemanların ritmi kovalaması, usta yorumcuya tempoyu daha da hızlandırma fırsatı verir.
Norayr Demirci tonmaisterliğinde yapılan kayıt en akılda kalıcı “Aşkın Kanunu yorumu” olarak hatırla- nacaktır.
Dönemin parlayan sesi Emel Sayın, Küçük Çiftlik Gazinosu’nda yorumlar şarkıyı, bestenin Kürdi ritmi, bu yeni yorumda Hüseyni fasıl ile ağır aksaktır, sazlar ağlar, girişten sonra aslına Kürdi makama döner, sazlar neşeli ve varyasyonlu ve ritmler etkileyici yoğun ve yüksektir.
Dönemin diğer bir ünlü yorumcusu da Aşkın Kanun’nu plağa okur. Flamenco zilleri, telleri dolaşılan gitar ve peşinden muhteşem bir orkestrasyon giriş ile şarkı başlar, sanatçının etkili, ahenkli, alt perdeyi, tiz vurguları zorlanmadan okuyan ses tonu ile şarkı şehirlerin, sahillerin, gazinoların, düğün derneklerin değişmez parçası olur. Bu sanatçı Neşe Karaböcek’tir.
Radyo sanatçılarının içinde en önemli isimlerden biri olan Ayla Büyükataman da şarkıyı seslendirir. Orkestrasyonun Odeon Plak arşivinde bulunan Nesrin Sipahi yorumundaki orkestrasyona benzer olması dikkatlerden kaçmaz. Başta şarkıya girişi gitar solo ile başlatmak dışında. Ayla Büyükataman da güçlü gırtlak ve güfte hakimiyeti ile şarkıyı ve sevenlerini keyiflere uçurur.
Yıllar sonra şarkıyı seslendiren birçok sanatçının arasında ulaşabildiğim Muazzez Ersoy yorumunda, şarkının 1970’li yıllardaki makam ve ritm titizliği yerini disko-fantezi-arabesk karışımı bir versiyona bırakmıştır. Muazzez Ersoy’un güçlü sesi ve stüdyo kayıtları arasında kesik saz varyasyonları, ani çıkışlı grup sazları ile bilgisayar programı destekli ritmleri ile yakın dönemin sevilen Aşkın Kanunu yorumları arasında yerini alır.
Sevmek Ne Güzel
Türk Sinemasının duayen yapımcılarından Hürrem Erman’ın yapımcılığında Erman Film prodüksiyonuyla 1977 yılında bir kısmı Kuşadası’nda çekilen bir Orhan Gencebay filmi, Hatasız Kul Olmaz. Yönetmen Osman Fahir Seden, Kuşadası’nda peş peşe filmler çekmiş ve her filmiyle gişede başarıyı yakalamış usta bir yönetmendi.
Kuşadası’nın sayfiye kasabasından beton yığınlarına dönmeye doğru hızla ilerlediği 1970’li yıllar. Şehir merkezi ve yakın çevresinde tarihi ve kültürel açıdan hayli zengin mekanlar arasında, Efes, Priene ve Milet antik kentleri, Meryemana Kilisesi, Kuşadası Rıhtımı, uçsuz bucaksız; o zamanlarda bakir olan Pamucak Kumsalı, San Jean Tapınakları, Yedi Uyuyanlar Mağarası, Artemis Tapınağı, Beylikler Dönemi’nden kalan İsabey Camii ve kalesiyle komşu ilçe Selçuk ve Ayasuluğ Ovasında bereketli topraklar. Yönetmen Osman F. Seden, Türk sinemasında belgesel film dilini kullanan ve bunu diğer yönetmenlere de aşılayan biridir. Seden’in yönettiği her türden filmde bir belgeci-gözlemci bakış açısını görürsünüz.
Arabesk şarkıcı filmlerinde oyuncular aşk acılarını, çekçek iskelesinde kayıkların dökülen boyalarına bakarak giderirler. Köy filmlerinde ise oyuncuların yolları bir şekilde İstanbul Haydarpaşa istasyonu ön sol kapı sahanından ve rıhtımdan geçer. Macera filmlerinde de her oyuncu bir şekilde, o yıllarda kömür depolarının olduğu Kuruçeşme İskelesi’nde sigara yakar veya kötü adamları kovalarken, vinçler kömür yüklemesi yapmaya devam etmektedir.
Hatasız Kul Olmaz filminin içinde Orhan Gencebay’ın seslendirdiği Sevmek Ne Güzel şarkısının kullanıldığı sahneye bakalım.
Orhan Gencebay ve Fatma Girik ile kız çocuğunun olduğu sahnenin çekimi, Selçuk ilçesi belediye parkında yapılmıştır. On yaşlarındaki kız çocuğunu, 39 yaşında olan Birsen Kaplangı seslendirmiş. Orhan Gencebay ise her zamanki gibi Abdurrahman Palay’ın tok sesiyle seslendirilmiş.
Park sahnesinin peşinden Türk sinemasında “Seden Çevrinmesi” diye bilinen hızlı bir kamera hareketiyle Efes antik kentine geçeriz. Turistik tanıtım görüntüleri Sevmek Ne Güzel şarkısının introsundaki yaylı sazların hakim olduğu kısımda, Panoramik görüntülerle Efes kenti Anfi Tiyatrosu’nu ve Liman Yolu’nu görürüz.
Filmin görüntü yönetmeni Cahit Engin’dir. Arri 2b serisi kamerası ve Anjelik 40-250 zum objektifle çekilen planda Orhan Bey, Fatma Girik ve kız çocuğu, Efes kenti kalıntılarında yürürler. Yaz mevsimi olmasına rağmen dönemsel fırtınaların olduğu bir gündür. Bitki örtüsü, giysiler, rüzgarla savrulmaktadır.
Orhan Gencebay, “Bir gülüş bin acıya bedeldir” sözleriyle başladığı şarkının senkron kısmında, yüksek bir tonozun üstüne çıkmış ve başsız bir heykelin yanında bir mermer kaideye dirseğini dayamıştır. Gencebay’a kamera alt açıdan sarsılarak yaklaşır. Orhan Gencebay’ın siyah kumaş pantolonu üstünde turkuvaz rengi andıran yakası dağınık bir tişört vardır. (O yıllarda kostüme filmler dışında sanat yönetmenleri çalıştırılmazdı. Cahit Engin ve asistanlar da oyuncunun karizmasını bozacak dağınık yakayı fark etmemişler.)
Sevgiliye seslenen bir aşk şarkısının görüntülenmesinde erkek, kent kalıntılarının çatısında bir mermer kaideye yaslanmışken, kız da düzayak bir yerde ayakta kalmış bir sütunun yanında baygın bir ifadeyle (Fatma Girik’in akıllara kazınan menekşe gözleri) izler.
O yıllarda gündüz çekimlerinde ışık-gölge kontrasını dengelemek için kullanılması gereken ark ampullü çekim lambaları Türkiye’de yoktur.
Fatma Girik’in giydiği straplez elbise, büyük ihtimalle Kuşadası merkezinde o yıllarda Ök(s)üz Mehmet Paşa Kervansarayı etrafında sıralanan üç-beş turistik dükkandan birinden satın alınmış, keza otantik takı ve kolyeler de rüzgarlı hava nedeniyle Fatma Girik’in yüzüne yansıtılan ve görüntünün parlak olmasını sağlayan güneş ışığını yüze aktaran reflektör kullanılmış.
Yabancı ekiplerde reflektörler, demir ayaklar üzerinde sabitlenerek kullanılır. Türk sinemasında ise o dönemlerde insan gücüyle, elde tutulmaktadır. Reflektörler, 80 santime 130 santim boyundadır. Bir marangozun yaptığı tahta reflektörün iki yüzüne alüminyum folyo kaplanır. Reflektörün rüzgarlı havalarda titremesiyle oyuncuların görüntülerinde ışık oynamaları yapması çekimlerde bir hatadır ama Türk sinemasında her tekrar çekim negatif film maliyeti olacağından bu görüntüler kabul edilir ve seyirciye de içselleştirilmiştir.
Seden, Efes Kütüphanesi portalında bulunan kadın heykeliyle, Fatma Girik’in görüntüleri arasında paralel kurguyla göndermeler yapar. Fatma Girik, “Bir ömür seni bulmakla geçti” sözlerinin duyulduğu planda menekşe gözleriyle tablo pozlarını sürdürür. Fatma Girik, tablo pozlarıyla Orhan Gencebey’a bakarken, Orhan Gencebay, şarkısını uzaklara bakarak seslendirir.
Şarkının ikinci nakarat öncesi kısmının çekimleri Selçuk-Belevi yolu üzerinde Devlet Fidanlığında yapılmış. Aile fidanların arasında sevecen yürürler, Efes antik şehrinden, devlet Fidanlığına, ardından Kuşadası kırsalında Özbaş Çiftliğine geçilir, Aile burada, çiçek tarhları yanında, hasada yaklaşmış mısır koçanları arasında dolaşırlar. Oyuncuların antik kentteki platonik bakışları yerini çarşı-pazar dolaşmalarına benzer yüz ifadelerine bırakır.
“Baksana masmavi gözlerin gibi” sözlerinin geçtiği kısım ise Kuşadası girişinde olan Kısmet Otel’in bulunduğu sırtın altında, deniz kenarında, kayalıklar üstünde çekilmiş, öğleden sonra saatlerinde yapılan bu çekimlerde, Orhan Gencebay denizden başını kaldırıp Fatma Girik’e bakar. Girik denize sırtını dönerek oturmuş halde, Gencebay’a bakışlarını göndermeye devam ederken, Ege Denizinin öğle sonralarında, kesintisiz esen imbat rüzgarıyla kabaran sularından kayalıklara vuran dalgaların serpinti- leriyle ıslanıyor.
Gencebay güneşe cephe haliyle otururken terlemesi nedeniyle parlayan yüzünde omuz plan bir görüntüyle “Sevmek ve sevilmek ne güzel” sözleriyle Hatasız Kul Olmaz filmi içindeki klip sahnesi bitiyor.